Modayla ilgili bir yazı yazmam icap etti; sipariş üzerine!
Şöyle bir "kişisel moda tarihime" baktım...
Aşkla aldığım moda tasarımı eğitiminden sonra, şevkle geldiğim İstanbul günlerimi hatırladım... Moda camiasındaki iş arayışlarımın hezimetini anımsadım... Moda tasarımı, hazır giyim ve tekstil dünyasındaki rekabetin, insanlardaki hırsın bende yarattığı şaşkınlığı ve şişkinliği hatırladıkça güldüm... Modaya sanatmış gibi bakan saf hallerimi düşündükçe halime üzüldüm...
"Moda sıradanlar içindir, stil her şeydir" diye birisi söylemişti... Benimde bir dönem "motto"m haline gelmişti. O "birisi"nin kim olduğunu bulmak için "google"ladığımda kendi yazım dışında hiçbir yerde bu cümleye rastlayamadım! Ne tuhaf! Ben mi söylemişim bu cümleyi? Oysa ki çok değil, 2 senenin ardından şu anda, "moda aptallar içindir, stil gereklidir ama her şey değildir." diye düşünüyorum!
"Özgeçmişim" birinin eline geçtiğinde, neden bana modayla ilgili kariyer yapmadığımı soruyorlar? (Soru?!)
...
Kişisel gelişim kitaplarında "meşhur" bir soru geçer: "Dünyanın en mutlu insanı kimdir?"
Ortalama bir cevap olarak da ortaya şöyle bir sonuç çıkar: Dünyanın en mutlu insanı en az şeye ihtiyacı olan insandır! Bu durumda, "hızlı tüketim"in en "hızlı" olduğu sektörün "giyim" sektörü olduğunu ve bu sektörün hangi konumunda bulunursak bulunalım ihtiyaçların asla ama asla bitmediğini, çünkü sektörün bu ihtiyaçlar üzerine kurulu olduğunu kabul edersek eğer, o sektörde çalışan ve sektörün "kurbanı" haline gelenler dünyanın en mutsuz insanları oluyor! (Cevap 1)
Bu arada bir "es" verip bazı kavramları açıklamak istiyorum:
Moda tasarımı: Dünyada "o veya bu şekilde!" isim yapmış birkaç tasarımcının o sezonki ruh haline göre kağıda döktüğü modelleri tüm dünyaya giydirme çabalarıdır. 2 sezon üstüste başarısız (başarı satış grafiğine göre belirlenir; olaya benim gibi yok dikişi iyi, renk uyumu kötü, kullandığı "fabrikler" başarılı gibi sanat eseri inceliyormuş gibi bakanlar yanılır!) koleksiyon hazırlarsa anında firmaları tarafından şutlandıkları acımasız bir sektördür. Türk tasarımcılar düşünmez, üretmez, bunları taklit eder! Moda tasarımı bir ihtiyaç değildir, insanların ego tatmini için varolmuş bir sektördür!
Hazır giyim (pretaporter) : İnsanların her sezon aynı fabrikadan çıkmış ya da Kızılay'ın falan dağıttığı kıyafetleri giymiş gibi görünmesine neden olabilen, yukarda bahsi geçen tasarımcıların koleksiyon hazırladıkları sektördür. Hazır giyim ürünleri ne kadar ayağa düşer ve insanlara "böğ" getirirse (dönemsel olarak bkz. nike cortez, adidas superstar, converse all star, ugg botlar(herkes aşina olduğu için bu dördünü özellikle belirtmek istiyorum!) Askeri ceketler, uzun etekler, zımbalı botlar, vatkalar, ve şimdi de taytlar! görmekten bıktınız hepsini değil mi?) bilin ki tasarımcının fiyatı (başarısı) o denli artar, şirketin kasası o denli dolar.
Kişiye özel (haute couture) : Hazır giyim sektörünün yetersizliğinden kaynaklı eskiden babaannelerimizin döpiyes diktirdikleri terzilerin zamanla büyüyerek yandan yemiş versiyonunun oluşturduğu sektör. Türkiye'de ilk Yıldırım Mayruk ve Canan Yaka akla gelir. Barbaros Şansal'ın kendine "terzi yamağı" demesi aslında büyük bir dürüstlük ve kinaye örneğidir. "Ayy şekerim benimki Dior ot kutüüürrr" diye ağzını yaya yaya konuşan botokslu ablaların her birinin suratına banyo terliğini vura vura bu gerçeği söyleyip havalarını alabilir ve o paralarla insanlık namına daha faydalı! şeyler yapabileceğini anlatabilirsiniz. Anlarlarsa! Dinlerlerse!
Tekstil: Giyilebilen her şey ve bazı dekorasyon ürünlerini de içine alan imalat sektörüdür. İhtiyaçtır. (Sonuçta çıplak gezemeyiz!)
...
Dünyadaki sorunlara kulak kabarttıkça giyim kuşamın çok da önemli olmadığını kavrıyor insan. (Cevap 2) Ucu bucağı olmayan bir ticari pazar sadece; moda budur! Tamamen parayla ilgilidir... Cebinde paran varsa en "fashion" insan olma ihtimalin(!) vardır, yoksa mecbursundur pazardan giymeye... Çok paran yoksa "Fashionista" olamazsın ama yinede bir "stil"in olabilir, yakıştırırsın yine kendine "pazar malını"; işte bu da "stil sahibi" olmaktır. Bunun için de çok para harcamaya falan gerek yoktur. Stil, kişinin kendini ifade etme biçimidir, kendini nasıl rahat hissediyorsa o tarza sadık olma şeklidir. İnsanları memnun etmek için değil kendimizi memnun etmek için giyinme ve dolayısıyla "yaşama" şeklidir. O zaman prototip görünmekten kurtulmuş, sürüye ait olmayı reddetmiş oluruz! İnsanların kafasında kendimizle ilgili bir "algı" yaratmak istiyorsak; stil sahibi olmak gerekli ve güzel bir şeydir. Stil sahibi olmanın modayla hiçbir alakası yoktur. Kişinin kendi tarzının olması, kişiliğine saygısı olması anlamına gelir; sırf moda diye kendine yakışmayanı giymeyi reddetmektir. Doğru olan da budur! Bunun için de stil danışmanına, pahalı markalara tonla para dökmeye ihtiyaç yoktur...
...
Sonuç itibariyle diğer tüm sektörlerde olduğu gibi sonu para kazanmaya dayanan bir sektördür moda da... Zengin teyzelerin, kocalarının yetersizliklerinin ve ilgisizliklerinin hırsını çıkardığı, kaymağını da tasarımcıların ve üretimcilerin yediği bir piyasadır sadece, hepsi bu; çok da büyütmemek, benim gibi sanat sanıp kendini kandırmamak, kendimizi kaptırmamak gerekir bu "furya"ya...
***
Moda tarihine "little black dress" diye siyah elbiseleri kazıyan -ki yiğidi öldürüyorum ama hakkını bu noktada yemeyim, benim bir stilim varsa eğer temelinde bu siyahlar yatar- nazi casusu! Coco Chanel ve ölümünden sonra tahtını devralan en az Coco kadar acımasız Karl Lagerfeld'in Sponge Bob olarak karikatürize ediliş biçimleri konuya cuk oturmuş. :)
Kral der ki: Ismarlama yazı anca bu kadar oluyor hocam ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder