"Sus!" diyorum kendime, "sen kimsin ki!". "Unutma" diyorum, "yukardan baktığın an düşebilirsin!". "Bırak" diyorum, "it ürür, kervan yürür; konuşan konuşsun, uluyan ulusun, cahil beyinleri eğitmek sana kalmadı!". "Gül!" diyorum kendime, "çünkü hayat gülünce güzel!"...
***
Birkaç sorum var:
- Dindar geçinip/görünüp Allah'a tanrı diyenleri ne yapacağız?
- Kafasına türbanı takıp benden "açık" takılanlara ne diyeceğiz?
- İçi kinden, hasetten çürümüşlere ne ilaç vereceğiz?
- Yüzüne konuşmaya cesaret edemeyip sanal ortamda nefretlerini kusanları ne edeceğiz?
- Kendi başına gelmesini olanaksız görüp, başkalarını yaşadıklarından dolayı hakir görenlere hayatın bir gün herkesle olduğu gibi kendileriylede oynayabileceğini nasıl anlatacağız?
- Sevgili Gülşen'in dediği gibi, "başkalarının üzüntüleriyle sevinip övünenler, kötü kalpli sevgi düşmanı çok sayın kara kediler"i nasıl afaroz edeceğiz?
- İntikam hırsı gözlerine çökmüş olanlardan nasıl korunacağız? (Sarımsak? Nazar boncuğu? Haç? Kurşun? Ayetel kürsi?)
- Dedikoducu, iftiracı, çirkef, kavgacı, yalancı, kinci insanları gördüğümüzde suratlarına tokatı çarpmadan nasıl "cool" takılacağız?
Yanına yakışmıyor...
Bu aralar bir şey dikkatimi çekiyor; herkes çiftlerde bir uyum, bir ahenk arayışında... "Dış kapının mandalı" şahıslar tanımadığı etmediği insanlar için, "yanına yakışmamış" gibi cümleler kurabilme haddini kendinde bulabiliyor. Hemde sadece bir fotoğrafa bakarak!
Neye istinaden?..
Herkes bir beden dili uzmanı olmuş da benim mi haberim yok? Yahut herkes "aura" mı görmeye başladı da, bizim göremediğimiz "enerji renkleri"nin uyumsuzluğunu yakaladılar? Oğlanın üstündeki "jean"in markasıyla, kızın üstündeki elbisenin markasını mı uyuşturamadılar? Rakip firmanın ürünlerini mi giymişler yoksa?
Renleri mi uymamış? Dilleri mi? Dinleri mi? Etnik kökenleri mi? Siyasi görüşleri mi? Boyları mı? Kiloları mı? Yaşları mı?
Nedir bu insanları yargılama hevesi? Nedir bu elmayla elma, portakalla portakal olma zorunluluğu? Bir Hristiyan bir Müslüman'ı sevemez mi? Bir Türk bir Kürt'e gönlünü kaptıramaz mı? Bu onları dinsiz mi yapar? Bu onları Pkk'lı mı yapar? Bu kadar sığ mı her şey? Nedir bu her şeyde bir "standart" arayışı? Her şeyin bir etiketi olması çabası? Nedir bu "toplum mühendisliği?"
Genç kadın yaşlı adama aşık olursa illa parası için midir? Üniversite mezunu bir kız okumamış biriyle evlenirse bu "hata" mıdır? Sırım gibi delikanlının yanına "tonton" bir kız varsa, "ııyykkk bu ne?" midir? Her şeyin bir nedeni olmak zorunda mıdır? Aşkta neden var mıdır? Kime göre? Neye göre? Aşk çözülememiş tek konu/duygu değil midir? Çözülse bu kadar roman, şarkı, destan yazılabilir miydi? Aşkı tatmadan, bilip bilmeden konuşmak hadsizlik değil midir? Kenan Doğulu,"herkes rütbesini bilecek" demedi mi?!
Aşk nedensiz sevmek değil midir? Dinine, ırkına, parasına, ailesine, eğitimine, kolundaki "altın bilezik"lere bakmadan? O zaman; kim, kimin yanına kimin yakıştığına karar verebilir ki, kalp kalbi yakıştırdıktan sonra?..
...
Burdan, oturduğu yerden tanımadığı etmediği insanlar, magazin sayfasında gördükleri ünlüler, sokaklardaki çiftler için "yanına yakışmamış" diye yorum yapan insanların alayına sesleniyorum: "SEN KİMSİN Kİ OĞLUUUMMM?!"...
Kral der ki: "Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder