Az önce tam kendimi kaptırmış gidiyorken birden bana "kal" geldi! Ya kimse beğenmezse, ya başım ağrıtılırsa, ya yazdığım konu gereksizse, ya her şeyi geçtim ben bu kadar emek sarf ettikten sonra hiçbir yayınevi kitabımı, daha doğrusu kitaplarımı; çünkü bir 4'leme olacak, basmayı kabul etmezse... Ya?.. Ya?.. Ya?..
Ve durdum!..
O, hevesi kursakta bırakma olayı var ya... Hani herkesin birbirine, kendine yapılmasından nefret ettiği halde yapıp durduğu!
Benim o kadar çok hevesim kırıldı ki... O kadar çok kırdılar ki heveslerimi... O kadar çok hayal kırıklığına uğratıldım ki... Herkes tarafından... Kime güvendiysem... Kime inandıysam... Kime açıldıysam... Ummadığım o kadar çok taş başımı yardı ki, beynim hasar içinde, kafatasım delik deşik... Ürkütüldüm... Korkak kaldı sanki bir yanım... Mükemmeliyetçi yanım garanticiliğe dönüştü... Hiçbir şeyinde garantisi olmadığı için başladığım şeyleri yarım bıraktım durdum... Belki de ben yarım kaldım... Kendimi yarım bıraktım...
Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol
Ben sanırım olduğum gibi görünmedim, göründüğüm gibi olmaya çalıştım. Özünde ince ve kırılgan bir insanım. Aslında bunu kabullenmem yıllarımı aldı! Bense sert hatta belki ters, duygusuz hatta ruhsuz gösterdim kendimi öyle de olmaya çalıştım çünkü güçlü olmak bu sandım... Ama içimdeki çocuğu öldüremedim... Neysen osun çünkü! Feriştahı gelse özümüzü değişemez! Özü kirli adam kirlidir. Bin dereden su gelse arınamaz. Özü saf adam kar gibidir... Üstüne bassalarda erir kendini yok eder, su olur yine yararlı olur... Kimseye zarar vermez...
Velhasıl kelam kimsenin hevesini kırmamak lazım. Biraz ince ve düşünceli olmak lazım. O, herkesin ağzına sakız olmuş ama çiğnemedikleri "empati" kelimesi var ya, hah işte onu kullanmak lazım! Kendimize yapılmamasını istediğimiz bir şeyi başkasına da yapmamak lazım.
Hepimiz insanıyız yaa... Gerek var mı gönül kırmaya?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder