1 hafta önce uçağımın gününü şaşırdığım için uçağımı kaçırmamın ve de bunu havaalanına gidince fark etmemin çevremde yarattığı şok etkisi daha geçmemişken bugün olanlardan sonra kesin tescilleneceğim!
2 haftadır oğlumdan uzakta olmanın hasretiyle, gelir gelmez sahilde biraz dolaşalım demiştim. Ben nerden bilecektim başıma gelecekleri...
Fazla meraklandırmadan direk söylüyorum: Kral'la birlikte denize düştük!!! Evet evet, ciddi, bildiğiniz denize düştük; kafamıza kadar da battık! Emirgan sahilinde!!
Her zamanki gibi İstinye sahilinden Bebek'e doğru yürüyüşe çıkmıştık. Kral'la başedemediğim için sahile iner inmez tasmasını çıkarırım. Dönüşte, eve varmamıza 10 dakika kala, sen benim salak, martıyı yakalayacağım diye koş, yosundan kay, denize uç. Tabi ben Kral'dan salak, köpeği kurtaracağım diye peşine koşarken hoooppp kaydım ve boğazın buz gibi sularında buldum kendimi!
Şansımıza, her zaman iğne atsan yere düşmeyecek olan Emirgan sahilinde bugün in cin top oynuyordu.
Bizi kurtarmayaysa gele gele bir amca ve 2 tane halıcı -evet halıcı! O sırada sahilden arabasıyla geçmekte olan yakışıklı prensim değil, halı teslimatına giden 2 halıcı- geldi. Tabi doğal olarak insan insanı kurtarmak ister. "Hanımefendi elinizi uzatın" diyor çocuk. Bense hala Kral'ı koruma ve kurtarma derdinde "köpeği çıkarın köpeği" diyorum! Normalde 5 kg lık yağ tenekesini taşıyamayan bana bir güç geldi, 20 kg luk Kral'ı kaldırdım adama verdim! Zavallım neye uğradığını şaşırmıştı. Tabi aldı beni bir gülme krizi. Sırılsıklam ve ağzımdan burnumdan yosunlar çıkar vaziyette Kral'ın ve "kurtarıcılarımızın" korku dolu bakışları karşısında deli misali gülüyorum. Kendi kendime kahkahalar atmamdan olsa gerek, iyi olduğumu düşündü heralde adamlar ve "geçmiş olsun" deyip bizi orda öylece bırakıp gittiler!..
Aklıma gelen başıma geldi...
Evden çıkmadan da annemi aramıştım, "telefonumu yanıma almıyorum ararsan merak etme" diye. Annem de "al telefonunu kızım, n'olur n'olmaz bir şey mişey olur" demişti. Bana da malum olmuş gibi "yok ya almayacağım. Şimdi Kral denize falan düşer soyunup atlamak zorunda kalırım, telefonum çalınır" dedim! Ne yazık ki soyunamadan, üstümde başımda ne varsa düştüğüm için, ıslanmış montun yarattığı, artı 10 kg ağırlıkla evime yürümek zorunda kaldım! Yalnız, Allah yüzüme bakmış da annemi dinleyip telefonumu almamışım. Bir de, daha taksiti bile bitmemiş, bozulan telefonla uğraş dur!
Peki sorarım ben "evrene"; yıllardır bu çekim yasasını uygulamaya çalışır dururum, neden, mütemadiyen aklımdaki ve dilimdeki beyaz atlı prensimi karşıma çıkarmamakta, peri masalı aşkını bana yaşatmamakta ve mutlu sona erdirmemekte ısrar ediyorsun da, bir anlık denize düşmeden söz ettim diye kendimi buz gibi sular içinde, kucağımda şapşal köpeğimle debelenip dururken buluveriyorum?
Kral der ki: Demek ki neymiş? Her zaman anne sözü dinlememek gerekirmiş... Hay bin benim akıllı kafam! ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder