Ana dilim İngilizce olsa en kekeleyeninden OOOHHH MYYY GOOODDD derdim şu anda! Yerli ve yabancı yüzlerce dizi arasından takip edebildiğim, izlerken sıkılmadığım tek dizi olan Gossip Girl'i izliyordum ki; BULDUM! Sorunun ne olduğunu buldum!
Ben bir Blair Woldorf'um. Seçtiğim erkeklerse hep Chuck Bass! Ana dilim İngilizce olsa şu anda da en tizinden bir F*CKKK derdim ama demiyorum çünkü ana dilim Türkçe ve Türkçemize sadık kalıp bozmuyoruz!
Ben hep zoru seçiyorum. Tamam orda hemfikiriz. Yeni olansa benim bu zoru onarmaya (!) merakım! Tıpkı Blair ve Chuck gibi... Kız hep bir entrika peşinde. Allah huzur vermemiş Blair Woldorf karakterine! Ben de aynen öyle sorunlu ilişkileri kendime göre (!) kıvama getirdikten sonra soğuyorum hep. Daha doğrusu soğumama neden olacak bir şeyler mutlaka yapıyorlar ya da geçmişte yaptıkları gözüme batmaya başlıyor.
Geçenlerde Cevahir Avm'de twitter sağ olsun çocukluk arkadaşlarımla karşılaştım. "Oturmayacağız zamanımız yok" derlerken 2 saat sohbet etmişiz farkında değiliz. Konu başlığımız ilişkilerdi. Aşk, kadın-erkek ilişkileri, evlilik vs. Sohbet ilerledikçe herkes kendiyle yüzleşmeye başladı ve kızlardan biri bana "sen hayatında hiç terkedilmedin mi Allah aşkına?" dedi. "Sen hiç aşk acısı çekmemişsin. Bilmiyorsun gerçek aşkın ne olduğunu" dedi. Dedi ve ben duvara çarptım. O gün bugündür kafam zonkluyor düşünmekten...
Evet ben hiç terkedilmedim. Aşk acısı desen?.. Bilmiyorum... Ağladım çok ağladım. Hep ağlarım ama ben... Dışarda kimseye göstermediğim bir duygusallık vardır içimde. Ağlamak aşk acısına delalet ederse çekmiş olmalıyım değil mi? Ama yoo... Ben hep gururumdan ağladım. Bunu itiraf etmek ağır bir şey belki onurum için ama ben istediğim şeyi elde edemediğim zamanlarda ağlarım. Ne olursa! Çok istediğim bir konuda onay alamazsam reddedilmiş hissederim kendimi. Kin tutamayan bir karakterim olduğu içinde ağlayarak akıtırım içimdeki zehiri...
"Ben hiç terkedilmedim ama ben hep erkekleri onların yaptığı hatalardan dolayı bıraktım" dedim. "Aynı şey değil" dedi. "Ayrılık değil, zor olan terkedilmektir" dedi. "Ayrılan için her şey bitmiştir ki gidiyordur ya da kendini buna hazırlamıştır, acı için önlemini almıştır" dedi. Benim fikrime görede, terkedilmek ya da ayrılık değil zor olan. Zor olan alışkanlıklardan vezgeçememektir! 2 diş fırçasının tek fırçaya düşmesi, yatağın bir tarafının boş kalması, telefonun şarjının bitmemesi, mutluluğunu ya da üzüntünü ilk paylaşacağın kişinin artık o olmaması, bir öpücük yerine artık çalar saatle uyandırılmak...
İlişkilerimdeki tutkuya ve hırçınlıklara bakarsak ortada devlerin aşkı var gibi görünüyor hep. Hiç unutmuyorum bir keresinde hırsımdan evde adamın neyi var neyi yok kesip, parçalayıp camdan aşağı fırlatmıştım. Donu bile marka olan bir tipti. Heralde verdiğim hasar 5000 TL falandı. Sebep mi? Ailesinin yanında başka şehirdeydi, döneceğim dediği günde dönmemişti! :-| Şimdi son ilişkime bakıyorum. "Hayır" cevabı aldığım bir konu olduğu için bıraktım adamı. Bırakırkende gözüm dönmüştü. Evinde neyi var neyi yok yıkıp dökesim geldi ama o kadar iyi bir insan ki kıyamadım... Sadece elime geçen sigaraları, ojemi, t-shirtler falan gibi pek de değerli olmayan ıvır zıvırları suratına fırlattım o kadar. Ha bir de evin anahtarını!
Bugün uyandım ve fark ettim ki; bitmiş!.. İçimde tam anlamıyla bir şeyler bitmiş... Sakin ve huzurluyum. Açıkçası 3 günde böyle olmayı beklemiyordum bu sefer... Mazohistlik diceksiniz ama üzüldüm bu bitmişlik duygusuna...
Bir keresinde bana "nasıl bu kadar çabuk kestirip atabiliyorsun?" demişti. "Kalbimi beynim kontrol ediyor de ondan!" cevabını vermiştim.
Kim bilir belki de arkadaşım haklıdır. Ben hiç gerçek aşkı tatmadım... Biliyorum hepsini sevdim ama belki de hiç aşık olmadım...
Kral der ki: Sizlere verdiğim geçici içsel yolculuğumun rahatsızlığından dolayı özür dilerim. ;) Son 31 gün! ;))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder