Artık zayıflamayla ilgili sırlar duymaktan hepimize "öghh" geldi. Sırların sırlık bir hali kalmadı, kimse de zayıflayamadı. Diyet hikayelerindeki primi fark eden "cin" pazarlamacılar da diyet "safsatalarını" katmerlediler de katmerlediler, yağlayıp ballayıp bir güzel bize yutturdular. Bizzat "şahsen" kendim de bu tuzaklara düşenlerden oldum defalarca. Eee ne de olsa kadınız değil mi? Güzellik hepimiz için önemli. E doğuştan da bazı ırklar gibi şanslı değiliz. Popolar büyümeye, memeler sarkmaya müsait. E bizde ne yapacağız? Ne satarlarsa alacağız, ne yalan söylerlerse inanacağız. İçimizi rahatlatıp mantıları, börekleri yemeye devam edeceğiz.
Moda okulunda bir öğretmenim vardı sürekli rejim yapan kilolu bir bayandı. 1 hafta aç gezer (ya da bizi buna inandırıyordu) sonra gelir "ayyy çocuklar dün gece dayanamadım 1 tencere makarna yaptım yedim" derdi. Sonrada kendini rahatlatmak için "amaaann n'olcak haftada 1 sadece" derdi. E tabi canım n'olcak haftada 1 tencere makarna, 1 kere mantı, 1 kere kebap, 1 kere baklava... N'olcak canım haftada 1 değil mi?.. Zihniyet biz Türk insanlarında bu işte... :)
Ebru Şallı'nın, Tülin Şahin'in falan zayıflama "sırlarına" inanmayı bırakın artık arkadaşlar. Onlar doğuştan şanslı gruptalar, kabul edin bunu! Eğer ki "su içse yarayanlar" grubundaysanız, hiçbir zaman 34 beden olmayı başaramamış, genetik özellikten ötürü yuvarlak hatlı, yemek yemek en büyük 3 "zevki" arasında olan, klasik bir Türk kadınını, beni dinleyin.
Bendeniz 1.65 boyunda, ideal kilosu 54-55 olan, şimdiye kadar tartıda en düşük 52 en yüksek 62 rakamını gören, dolabında 3 beden mevcut olan, "camış" gibi yedin cümlesini literatüre kazandıran, spor geçmişi olmasına rağmen vücudunda gram kas taşımayan, selülit kremlerine orta okulda başlamış, 3 gün dolu dolu yese anında karnı "pörtleyen" sizin gibi bir insan evladıyım.
Herkes zayıflamakla ilgili bir şeyler söylediyse ben de eksik kalmamalıyım diyerek birkaç şey paylaşmak istedim. Ne de olsa A'dan Z'ye tüm besinlerin enerji değerlerini, tüm selülit ve sıkılaştırma krem markalarını, bütün ünlü diyetleri ezbere bilen benim. E bana da bir iki satır bir şey söylemek düşer heralde...
O zaman iyi dinleyin!
- Yok Ender Saraç, yok İbrahim Saraçoğlu, yok Taylan Kümeli hiçbirinin verdiği diyet listelerini uygulamayın. Herkesin bünyesi farklı çalışır. Herkesin metabolizması farklıdır. Bana iyi gelen sana iyi gelmez, sana iyi gelen bana iyi gelmez. Kendi vücudunuzu ve işleyiş sistemini en iyi siz tanırsınız. Örnek: Kuru kayısı bağırsak çalıştırır diyorlar. Kuru kayısının gaz yapmaktan başka hiçbir işe yaramadığını söyleyenler parmak kaldırsın lütfen!!!
- Su faydalıdır faydalı olmasına da azı karar çoğu zarardır. Çok su içerseniz ve terleme ya da idrar yoluyla atamıyorsanız vücudunuzda şişkinlik olur. Vücudunuzun ne kadara ihtiyacı olduğuna yine siz karar vereceksiniz.
- Kimi suyu soğuk iç mide onu vücut ısısına getirebilmek için enerji harcar (yani kalori yakar) der, kimi ılık suya limon damlat iç der, kimi kaynar su iç der. Yahu geçin bunları için de canınız nasıl istiyorsa öyle için.
- Su zayıflatmaz! Ama su tok tutar. Yemeklerden önce 1 bardak su içerseniz daha az yemek yersiniz çünkü midenizi şişirmiş olursunuz. Yemeklerden sonra su içenlerdenseniz bir an önce bu alışkanlığı bırakmalısınız çünü bu sefer midede yemek varken mide şişer yani karnınız büyür, rahatsız olursunuz.
- Suyla ilgili bir başka önemli konu da, her su iyi değildir! Mesela metal oranı fazla olan su sivilcelenme yapar. İçtiğiniz suyun içeriğini okuyun. İçtiğiniz su doğal kaynak suyu olmalı, renki şeffaf, kokusuz, tadı tatlı, phı 7,5-8 arasında, sertliği 150-300 mg/l olmalıdır. Ayrıca hepimiz mecburiyetten içiyoruz ama damacanadan hatta pet şişeden bile su içmek sağlıklı değildir. Mümkün olsa da keşke testi ya da cam şişelerden içebilsek.
- Spor, spor, spor diye -kusura bakmasın kimse- "çemkiriyorlar." Spor zayıflatmaz arkadaşlar. Spor sağlıklı yaşam için yapılır. Vücudu sıkılaştırır, kan dolaşımını hızlandırır, insanı zinde tutar. Açık havada yapılan spor ciğerlerimizin oksijenle dolmasını sağlar. Aynı zamanda spor vücudu şişirir. Eğer ki spor sonrası esnetme hareketleri yapmazsanız kaslar boşalmaz şişlik sizi rahatsız eder. Spora başlamadan nasıl ki vücudu açmak için esnetme hareketleri yapılıyorsa spor sonrasıda vücudu kapamak için belli hareketler yapılmalıdır. Yarım saatlik yürüyüş sonrası esnetme hareketi yapıp vücudunu rahatlatmayan bayan giysin bakalım o dar topuklu ayakkabılarını giyebiliyorsa! Ayrıca spor iştahı açar. Spora başlayıpta kilo alanların az olmadığını düşünüyorum. Ne dersiniz? Yani anlayacağınız "bilirkişiye" danışmadan "zayıflayacağım" diye spor yapmaya kalkarsanız sonu "hüsranoğluhüsran" olabilir.
- En zevkli spor seks mi dedi biri? Ama açıklamayı unuttu heralde hangi pozisyonların spor yerine geçebileceğini. "Malak" gibi yatarak misyoner pozisyonundaki 10 dakikalık seksle kimse zayıflayamaz. Terleten, birçok kasları çalıştıran pozisyonlarda seks yapılırsa spor yerine geçer.
- Kalori hesabı yapmayın. Önemli olan yediğinizin kalorisi değil. Miktarı ve yediğiniz saat. Gündüz istediğinizi yiyin ama hava kararınca ağzınıza lokma koymacaksınız bu kadar basit! Aç yat tok kalk!
- Kendini diyetisyen ve beslenme uzmanı adledenlere en azından bir noktada katılıyorum. O da kahvaltı! Kahvaltı çok ama çok önemli. Kahvaltı ettiğinde gün içinde daha çok yediğini, öğlen çok daha çabuk acıktığını söyleyen birçok kişi çıkacaktır ama kendinizi kahvaltı etmeye alıştırın çünkü kahvaltı ederseniz bağırsaklarınız düzene girer, vücut uyanır yeni bir güne başladığını anlar. Reflü, gastrit, ülser gibi sorunların önüne geçmedeki 1. kuraldır.
- Yeşilçay için. Tok tutuyor ama abartmayın çok içerseniz tansiyonu düşürür. Unutmayın bütün otlar aynı zamanda birer uyuşturucu maddesidir. İyi yönde mi kötü yönde mi yararlanacağımız tamamen kendi insiyatifimizdedir.
- Hiiiiiiççç sıvı tüketin, merdiven çıkın, 1 durak önce inin yürüyün, sebzeyi haşlayarak yiyin, kızartma yemeyin, tuz tüketmeyin, şeker en büyük düşmanınız, dondurulmuş gıdadan fast fooddan uzak durun, aç yaşayın güzel görünün demiyorum! Vücudunuzu tanıyın, her konuşana kulak asmayın, her söyleneni denemeyin, kendi kendinizin dokturu olun diyorum! Doktora bile gittiğimizde bize neyimiz olduğunu sorar. Biz kendimizi tanımazsak ordinaryüs profesör bile bize çare olmaz. Deneme yanılma kurbanı oluruz.
Ne olursa olsun en önemlisi insanın kendini sevmesi. Bedeninin değil, ruhunun ve vicdanının hafif olması. Gerisi teferruat!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder